İşyerinde Cinsel Taciz İddialarının İspatı | Av. Muhammet Akdemir
İşyerinde Cinsel Taciz İddialarının İspatı
İşyerinde cinsel taciz, hem çalışma hayatının en hassas konularından biri hem de hukuki açıdan ispatı en zor eylemlerden biridir. Bu makalede, cinsel taciz iddialarının nasıl ispatlanacağı, ispat yükünün kime ait olduğu ve Yargıtay'ın konuya ilişkin yaklaşımı ele alınacaktır.
İspat Yükü ve Genel İlkeler
Usul hukuku ilkelerine göre olağan ve alışılagelmiş bir duruma dayanan taraf iddiasını kanıtlamak zorunda değildir. Normal durumun aksini iddia eden taraf bu durumu ispat etmelidir. Bu temel ilke, iş hukukunda da geçerliliğini korumaktadır.
İş sözleşmesinin haklı nedenle feshi halinde ispat yükü, iş ilişkisinin normal bir biçimde sürdüğünü iddia eden tarafta değil, aksine karşı tarafın haklı bir fesih nedeni yaratarak iş ilişkisinin devamını çekilmez hale getirdiğini ileri süren tarafa düşer. Bu bağlamda, cinsel taciz eylemi nedeniyle gerek işçi gerekse işveren iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği takdirde bu durumu ispat etmekle yükümlüdür.
Haklı nedenle fesihte bulunan kişi bu iddiasını hukuka uygun her türlü delille ispatlayabilir. Ancak pratikte durum teorideki kadar basit değildir.
Cinsel Tacizin İspatındaki Zorluklar
İşyerinde cinsel tacizin gerçekleştiğinin ispatlanması çoğu zaman çok zordur. Cinsel tacizin ispatlanması, işyerinde cinsel taciz sorununun çözümünün en zor kısmıdır. Bunun başlıca nedenleri şunlardır:
Çoğu kez cinsel taciz eylemi kapalı kapılar ardında, mağdur ve fail arasında yaşanan ve sadece onlar tarafından bilinen bir eylem olarak gerçekleşmektedir. Bu durum, görgü tanığı bulunmasını neredeyse imkânsız hale getirmektedir.
Aynı şekilde işini kaybetme korkusu, toplumdaki ahlaki yapı gibi nedenlerle de cinsel taciz eyleminin gizli kalması ve mahkemelere taşınmaması sonucu doğmaktadır. Mağdurlar, toplumsal baskı ve damgalanma korkusuyla olayı gizlemeyi tercih edebilmektedir.
Yargıtay da bir kararında sarkıntılık eylemlerinin çoğu zaman gizli yapıldığını ve niteliği itibariyle görgü tanıklarıyla ispatının mümkün olmadığını belirtmiştir. Bu gerçek, mahkemeleri farklı ispat yöntemleri aramaya yönlendirmiştir.
Yargıtay'ın Geliştirdiği Fiili Karineler
Cinsel taciz eylemlerinde özellikle ispat hususunda yaşanan bu güçlükler nedeniyle Yargıtay, sorunun çözümünde bazı fiili karineler ortaya koymuş ve bu şekilde ispat yoluna gitmiştir:
"Kadının İffetini Nedensiz Ortaya Atmayacağı" Karinesi
Bu karineye göre, kişi suç isnadında bulunması için ortada herhangi bir neden yoksa iffetini ortaya koyarak kişiye iftirada bulunmaz. Yargıtay'ın ceza hukukuna ilişkin verdiği bir kararında, mağdurenin ortaokuldan öğretmeni olan sanığa kendi iffetini ortaya atarak iftira etmesi için hiçbir nedenin bulunmaması karşısında, mağdurenin beyanına itibar edilmiştir.
Kararda şu ifadelere yer verilmiştir: "Mağdurenin aşamalardaki istikrarlı samimi anlatımları, müştekinin beyanı ve mağdurenin ortaokuldan öğretmeni olan sanığa kendi iffetini ortaya atarak iftira etmesi için hiçbir nedenin de bulunmaması karşısında; sanığın olay tarihinde mağdureyi evine davet ederek götürdükten sonra 'çok güzelsin seni öpmek istiyorum' dediği, mağdurenin karşı çıkması üzerine ısrarla teklifini yinelediği bu suretle isnat edilen suçları işlediği anlaşılmaktadır."
Yargıtay başka bir kararında da "suç atması için ileri sürülüp ispatlanmış hiçbir nedeni bulunmayan müştekinin samimi anlatımına itibar edilerek" ibaresini kullanmak suretiyle sadece mağdurun beyanına itibar ederek sanığın cinsel taciz eylemini işlediğine karar vermiştir.
Ancak bu görüşü mutlak bir karine olarak kabul etmek doğru değildir. Kişiler bu düşünceyi kötüye kullanabilirler. Dolayısıyla peşin bir önyargıyla her anlatım ve iddiayı doğru kabul etmek mümkün değildir. Her somut olay ayrıntılı olarak ele alınmalı, cinsel taciz iddiasında bulunan mağdurun beyanı dikkatlice değerlendirilmeli ve nihayet ortada iftira eyleminin bulunup bulunmadığı dikkatlice incelenmelidir.
"Hayatın Olağan Akışı" Karinesi
Yargıtay'ın uygulamada cinsel taciz eylemlerinin ispatında başvurduğu diğer bir fiili karine ise genel yaşam tecrübelerinden yola çıkarak "hayatın olağan akışı" karinesidir.
Yargıtay'ın konuya ilişkin emsal bir kararında, işyerinde ustabaşı olarak çalışan işçinin iş sözleşmesi, aynı işyerinde çalışan üç bayan işçiye sarkıntılıkta bulunması nedeniyle feshedilmiştir. Kararda şu değerlendirmelere yer verilmiştir:
"Davacının fiili ve sözlü tacizine maruz kaldıklarını açıklayan bayan işçiler işverene verdikleri yazılı dilekçeler ile bu olaya bağlı olarak işyerinden ayrıldıklarını belirtmişler ve işverence tutulan tutanaklara göre aynı gün işyerinden ayrılmışlardır. Bu şahıslar mahkemece de tanık olarak dinlenmişler ve olayları yer belirtmek suretiyle ayrıntılı biçimde açıklamışlardır."
Yargıtay kararında özellikle şu husus vurgulanmıştır: "İşyerinde çalışan üç bayan işçinin de ustabaşını suçlayan dilekçeler vererek işyerini terk etmeleri dikkat çekicidir. Bayan işçilerin kendilerine sarkıntılık yapıldığı konusunda bu şekilde iftirada bulunmaları da hayatın olağan akışına uygun olmayan bir durumdur."
Benzer nitelikte başka bir kararda, işyerinde çalışan bayan bir işçinin işverenine yazdığı mektupta ayrıntılı bir şekilde bir başka işçi tarafından cinsel tacize uğradığı yönündeki iddiaları da, bu şekilde ayrıntılı olarak açıklamada bulunmanın hayatın olağan akışına uygun olmadığından hareketle doğru bulunmuştur.
Bu kararlardan anlaşılacağı üzere Yargıtay, cinsel taciz eyleminin saptanmasında tarafların davranışları ve eylemlerini "hayatın olağan akışı" ölçütü kapsamında değerlendirmeye tabi tutarak bir sonuca ulaşmaya çalışmaktadır. Şüphesiz bu fiili karineyi de mutlak bir karine olarak kabul etmemek ve her somut olayın kendine has özellikleri bağlamında cinsel tacizin varlığı konusunda sonuca ulaşmak doğru olacaktır.
Diğer İspat Yöntemleri
Yukarıda ifade edilen fiili karineler haricinde cinsel tacizi başka delillerle de ispatlamak mümkündür:
- Olayı gören varsa tanık ifadeleri
- Cep telefonu mesajları
- Kamera kayıtları
- Bilgisayar kayıtları
Bu deliller, cinsel taciz eyleminin somut olarak ortaya konulmasında önemli rol oynamaktadır.
Duyuma Dayanan Tanık Beyanları
Burada üzerinde durulması gereken önemli konulardan biri de görgüye dayanmayan tanık beyanlarıdır. Cinsel taciz eylemlerinde çoğu kez kapalı kapılar ardında gerçekleşmesi nedeniyle görgüye dayanan tanık beyanları bulabilmek mümkün olmamaktadır. Genellikle duyuma dayanan tanık beyanları bulunur.
Kural olarak hukuki bir olgunun ispatında duyuma dayanan tanık beyanlarına itibar etmek mümkün değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da bir kararında, işine devamsızlık yapan işçinin iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilmesine ilişkin olayda, işçinin devamsızlık tarihlerinde işe devamına engel olan mazereti olduğuna yönelik duyuma dayanan tanık beyanlarına itibar edilemeyeceğine karar vermiştir.
Bununla birlikte cinsel taciz eylemlerinin özelliği gereği duyuma dayanan tanık beyanları önem taşımaktadır. Doğrudan tanıkların çoğu kez bulunmadığı bu gibi durumlarda, taciz olayından hemen sonra mağdurun durumunu gören veya mağdurun olayı anlattığı bir meslektaşı veya doktoru gibi bir kişinin, veya mağdurun davranışlarında veya failin mağdura karşı davranışlarında bir değişikliği gören veya fail tarafından taciz edilmiş olan bir başka kişinin tanıklığı destekleyici bir delil oluşturur.
Nitekim Yargıtay, işyerinde bayan bir işçinin bir başka işçi tarafından cinsel saldırıya maruz kalması üzerine ağlayarak olaydan sonra durumu anlattığı tanığın beyanına, "her ne kadar olayın doğrudan görgü tanığı olmasa da" ibaresine yer vererek olayın gelişimiyle birlikte değerlendirmek suretiyle cinsel taciz eyleminin somut delillerle ispat edildiğine karar vermiştir.
Görüldüğü gibi duyuma dayanan tanık beyanları, başkaca delil olmayan cinsel taciz eylemlerinde olayın ortaya çıkış şekline açıklık getirerek dışa yansımasında önemli rol oynar. Bu şekilde mağdurun olayın hemen sonrasında durumu anlattığı tanığın beyanı, cinsel tacizin ispatlanmasında yararlanılan önemli bir delildir.
Mağdurun Tutarlı ve Değişmeyen Anlatımlarının Önemi
Tüm bu anlatılanlarla birlikte Yargıtay'ın da çoğu kararında ifade ettiği şekilde cinsel taciz mağdurunun aşamalardaki değişmeyen ve tutarlı anlatımları da cinsel tacizin ispatında önemli rol oynamaktadır.
Yargıtay bir kararında şu değerlendirmeye yer vermiştir: "Davacının hizmet akdi çalışanlara cinsel tacizde bulunduğu gerekçesiyle 4857 sayılı yasanın 25/2-c maddesi gereğince feshedilmiştir. Mahkemece davalının savunmasının kanıtlanmadığı gerekçesiyle davacının kıdem, ihbar tazminatı ve manevi tazminat istekleri hüküm altına alınmış ise de taciz olayının mağdurları olan çalışanlar, davacının kendilerine karşı vaki taciz fiillerini mahkemedeki ifadelerinde de doğrulamışlardır. Tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde davacının iş akdinin işveren tarafından haklı nedenle feshedildiğinin kabulü gerekir."
Bu kararda, tacize uğrayan iki bayan işçinin öncelikle işverene durumu bildirmelerine, devamında mahkeme aşamasında da aynı beyanlarını doğrular nitelikteki ifadelerine itibar edilmiş ve tacizci işçinin iş sözleşmesinin haklı feshinin uygun olduğuna karar verilmiştir.
Sonuç
İşyerinde cinsel taciz iddialarının ispatı, hem hukuki hem de sosyal açıdan karmaşık bir süreçtir. Olayların gizli gerçekleşmesi, görgü tanığı bulunmaması ve mağdurun çeşitli kaygılarla sessiz kalması gibi faktörler, ispat sürecini zorlaştırmaktadır.
Yargıtay, bu zorlukları aşmak için "kadının iffetini nedensiz ortaya atmayacağı" ve "hayatın olağan akışı" gibi fiili karineler geliştirmiş, duyuma dayanan tanık beyanlarına istisnai olarak değer vermiş ve mağdurun tutarlı anlatımlarını önemli bir delil olarak kabul etmiştir.
Akdemir Hukuk Bürosu
Daha detaylı bilgi almak ve hukuki danışmanlık için İstanbul Kartal/Soğanlık'ta bulunan Akdemir Hukuk Bürosu'nu ziyaret edebilir veya 0 505 589 86 36 numaralı telefondan iletişime geçebilirsiniz. İş ve Ceza Hukuku alanında uzman büromuz, sizlere hukuki destek sağlamaya hazırdır.
Avukat Muhammet Akdemir Kimdir?
- Akdemir Hukuk Bürosu kurucumuz Muhammet Akdemir Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur.
- 2011 yılında Patent Vekili Ruhsatnamesi almıştır.
- 2013 yılında Avukatlık Ruhsatnamesini almıştır.
- Aynı yıl Iğdır Ticaret İl Müdürlüğünde Tüketici hakem heyetinde raportör olarak göreve başlamıştır.
- 2014 Yılında Ticaret Bakanlığı merkez kadrosunda Avukat olarak atanmıştır.
- 2 yıllık Kurum Avukatlığı görevinden sonra 2016 yılında Hakim Stajyer olarak İstanbul Anadolu Adliyesinde görev yapmıştır.
- 2017 yılından beri serbest Avukatlık yapmaktadır.
